Ortadoğu ve Kuzey Afrika Krizlerine Çözüm Arayışı Uluslararası Kongresi Sonuç Bildirgesi
AMAÇ
2024 yılında gerçekleştirilen ASRİKA Modeli İslam Birliği “Orta Doğu ve Kuzey Afrika Krizlerine Çözüm Arayışları” başlıklı kongrenin amacı; ASSAM’ın Model ASRİKA Konfederasyonu’nu oluşturan federasyonlardan ikisi olan Orta Doğu Bölgesel İslam Devletleri Federasyonu – ODBİF ve Kuzey Afrika Bölgesel İslam Devletleri Federasyonu – KABİF coğrafyasındaki krizleri ele almak ve çözüm önerileri sunmaktır.
KAPSAM
Yaşanan gelişmeler göstermektedir ki Müslüman milletlerin refahı, devletlerin güvenlik ve bekası, dünyada barışın tesisi ve idamesi, adaletin hâkimiyeti ancak Müslüman coğrafyanın ASYA – AFRİKA, yani; “ASRİKA” konfederasyonu çatısı altında toplanmasıyla mümkün olacaktır. ASSAM tarafından öngörülen modelde Orta Doğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında toplam 18 ülke yer almaktadır. Model ASRİKA Orta Doğu Bölgesel İslam Devletleri Federasyonu – ODBİF; Bahreyn, BAE, Filistin, Irak, Katar, Kuveyt, Lübnan, Suriye, Suudi Arabistan, Umman, Ürdün, Yemen olmak üzere 12 ülkeden, Model ASRİKA Kuzey Afrika Bölgesel İslam Devletleri Federasyonu – KABİF; Cezayir, Çad, Fas, Libya, Mısır, Tunus olmak üzere 6 ülkeden oluşmaktadır.
ASSAM, Orta Doğu Bölgesel İslam Devletleri Federasyonu (ODBİF) ile Kuzey Afrika Bölgesel İslam Devletleri Federasyonu (KABİF) ülkelerinin milli sınırları değişmeden, etnik ve coğrafi yakınlıklarına göre iki bölgesel federasyon ve bu bölgesel İslâm Federasyonlarının Model ASRİKA Konfederasyonu’nun çatısı altında toplanması ile bölge ülkelerinin dağınıklığından cüret alan siyonist rejim ve destekçilerini durdurmayı mümkün görmektedir. Bu yılki kongrede ağırlıklı olarak Filistin, Suriye, Yemen, Libya ve Çad krizlerine odaklanarak çözümler aranmıştır.
ORTA DOĞU – KUZEY AFRİKA’DAKİ KRİZLERDEN ÇIKIŞ YOLLARI
Müslüman ülkelerde yönetimsel sorunların doğurduğu toplumsal ve ekonomik sıkıntılar mevcuttur. Söz konusu sıkıntıların aşılabilmesi için İslam Hukukunun yansıdığı siyasi sistemler ile yönetilmesi, doğruluk ve dürüstlük temelinde idarelerin varlığı huzur ve istikrar için son derece önemlidir. Öte yanda küresel ırkçı emperyalizmin saldırılarına karşı Müslüman ülkelerin ortak medeniyet ekseninde bir Medeniyet İçi İttifakı, İslam Birliği 2.0 kurarak idari, siyasi, iktisadi, askeri her alanda birlik kurup idame ve ikame etmeleri bir gerekliliktir.
Kongre sonucunda öne çıkan çözüm başlıkları şunlar olmuştur;
Emperyalizme Karşı İslam Birliği (2.0) Şarttır
İslam Birliği 2.0 kavramı: İslam Birliği, tarihi vetirede büyük İslam Devletlerinin fetihler ile coğrafyaları, ülkeleri kendi topraklarına katması ile gerçekleşmiştir. Emevi, Abbasi, Selçuklu, Osmanlı örneklerinde İslam Birliği savaşlar neticesinde galip devletin mağlup ülkeleri idaresi altına almaları ile mümkün olmuştur. Doğrusu günümüzdeki İslam Birliği’nin yine tarihteki gibi fetihler ile gerçekleşeceği kanaati Müslümanlar arasında yaygındır. Oysaki ASRİKA İslam Birliği (2.0) modeli ile ifade edilmek istenen husus İslam ülkelerinin etnik ve coğrafi yakınlıklarına göre savaşmadan, tamamen kendi rızaları ile Birlik çatısı altına dahil olmaları şeklinde tasavvur edilmektedir. O bakımdan tarihteki İslam Birliği ile gelecekteki İslam Birliği tasavvurumuzu biri birinden ayırt etmek için İslam Birliği (2.0) kavramını kullanılmıştır.
İslam coğrafyası jeostratejik açıdan belalı bir coğrafyadır. O yüzden "şarjörü dolu ve parmağı hep tetikte tutmak" gerek. Bereketli hilal ve civarındaki coğrafyada akan kan dökülen gözyaşının baş aktörü Siyonist İsrail’dir. Artık uyanma ve birlik olma vaktidir. İsrail'e bu kadar rahat yeter. Soğuk savaşın sona erdiği 1990 yılından sonra Siyonizm’in emrindeki ABD ve POTUS (President of the United States) George W. Bush tarafından haçlı seferleri başlatılarak Irak, arkasından 2001’de Afganistan işgal edildi. Fakat bu işgaller hem maddi hem de askeri kayıplara neden olduğu için Batı kamuoyunda itirazlara neden olmuştur. Ünlü teorisyen Graham E. Fuller ki bu şahıs, Amerikan RAND Corporation düşünce kuruluşunun daimî politik danışmanı, ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı'nın Milli Haber Alma Konseyi eski başkan yardımcısıdır, O’nun tarafından ileri sürülen ‘Medeniyet İçi Çatışma’ tezi İslam dünyasındaki iki fay hattı olan milliyetçilik ve mezhepçilik üzerinden hayata geçirilmiştir. Bizzat batının kurup finanse ettiği terör örgütleri İslam coğrafyasında yeni işgal vasıtaları olarak kullanılmıştır. 2011’de Batı’nın “Arap Baharı” bizimse “Arap Çilesi” dediğimiz olayların başlaması sonucunda Kuzey Afrika çalkantıya girmiş Batı’ya karşı en sert tavrı sergileyen Libya ve Kaddafi’ye ağır bir bedel ödetilmiştir. Libya işgale uğramış, Kaddafi linç edilmiştir. Suriye ise iç savaşa sürüklenmiştir. Türkiye’deki senaryo ise 15 Temmuz’da halk ve güçlü siyasi irade tarafından bertaraf edilmiştir. Bu vetirede Batı, İslam dünyasına imparatorluklarla saldırırken İslam ülkeleri Irak, Libya, Suriye, Afganistan örneğinde olduğu gibi münferit savunma yapmış ağır mağlubiyetlerle sonuçlanan işgaller ve parçalanmalar yaşanmıştır. Kaynaklarımız ırkçı emperyalizm tarafından sömürülmektedir. Dolayısıyla İslam dünyası sahip olduğu jeopolitik değer, yeraltı ve yer üstü kaynaklar bakımından ‘Hasta Batı’nın açık tehdidi altındadır. Batı’nın medeniyetler çatışması üzerinden başlattığı medeniyet içi çatışma ile ikame ve idame ettirdiği işgalleri durdurmanın bir tek yolu vardır. O da İslam dünyasının ‘bir medeniyet içi ittifakı 2.0’ kurup idame ettirmesidir. Yaşananlar bir tesadüf değil planlıdır, yüzyıllardan beridir adım adım elde edilmiş bir sonuçtur. Bugün yaşananlar hiç kuşkusuz Dünya’yı bir Yahudi hapishanesine çeviren “Yahudi Nazizmi – Siyasal Siyonizm” jeopolitik felsefesinin bir sonucudur. Bu zulüm düzeni ile mücadele etmek bütün Müslümanların vazifesidir. İslâm Birliği Fikri’nin temeli İslâm’ın temel faraziyelerinden biri olan “Müslümanlar ancak kardeştir” emridir. İslam’ın önerdiği toplum modeli ümmet olmaktır. Emperyalizmin tuzaklarından ve sömürüden kurtuluş reçetesidir. Küresel Sistemin, Irkçı Emperyalizmin ve G-7’lerin karşısına adil, herkesin müreffeh olduğu bir dünya nizamının konmasıdır. İslam Birliği Fikri, İslâm dünyasının, Batılılar karşısında düştüğü zafiyet, acziyet ve aşağılık kompleksinden kurtuluş ve diriliş yolunun arayışıdır. Bu itibarla İslam Birliği veya diğer ifadeyle “İttihat-ı İslam” teklifi bir yönüyle mevcut düzene bir alternatif, diğer yönüyle de tepkiseldir. Batı karşısında Müslümanların durumlarını düzeltmeyi/ıslahı gaye edinmektedir. Mutlaka gerçekleştirilmelidir. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki sorunların çözümü için önerimiz şudur; Ortadoğu ve Kuzey Afrika İslam ülkeleri bölgesel federasyonu kurularak güç birliği tesis edilmelidir.
Anti Siyonist Yahudilerle İş Birliği Yapılmalıdır
Lübnan Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı Profesörü Sevsen Ebdah “İsrail ve Siyonizm Yahudiler için bir tehlikedir. Siyonizm, devletin sistematik yalanına dayanan, tamamen iğrenç bir Apartheid rejimine yol açtı ve halihazırda İsrail'in ve Yahudi halkının aleyhine dönüyor.” “Bir Yahudi olarak İsrail'in artık benim hayatımı tehlikeye attığına inanıyorum. Çünkü bana karşı nefreti körüklüyor ve dünya çapında antisemitizm ateşini harlıyor.” Bu sözler, Rony Brauman'a aittir. Yahudiler arasında Siyonist aileden gelen, fakat Filistinlilerin yaşadığı acılar nedeniyle vicdanı sarsılan ve birdenbire inandığı her şeyin aldatıcı hikayeler olduğunu düşünen insanlar var Yahudi toplumu içinde. Siyonizm, Yahudiler tarafından da bir tehdit ve tehlike olarak görülmekte ve sorgulanmaktadır. Bu nedenle Siyonizm ile mücadelede Anti Siyonist Yahudiler ile mutlaka iş birliği yapılmalıdır. 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de devam eden insanlık suçları mevcut dünya düzeni tarafından olmasa da insanlık vicdanı tarafından çoktan mahkûm edilmiştir. Bununla birlikte Siyonist vahşet dünyanın her yerinde hükümetlerin Gazze siyasetini sorgulamaya neden olurken Yahudilere karşı da bir nefret tufanına dönüşmektedir. Bu tufandan korkan Yahudiler geleceklerinden endişe etmektedirler.
Siyonist Devlet ile Mücadelede Düğüm Stratejisi Uygulanmalıdır
Milletlerin sosyal, ekonomik, politik ve askeri güçleri birbiriyle bağımlılık içindedir. Kısaca milli güç unsurları birbirleriyle bağımlılık içerisindedir.
Dolayısıyla Siyonist Devletin milli güç unsurlarının hedef alınması halinde toplamda en fazla etkiyi oluşturacak ve toplumun çözülmesini sağlayacak, hükümetin otoritesini sarsacak kilit vasfındaki, milli güç unsurlarının teşkil edeceği düğüm noktaları tespit edilmelidir. Tespit edilen kilit, düğüm noktalarında etki oluşturmak için, her zaman fiziksel tahribata da ihtiyaç olmayabilir. Örneğin; sosyal karmaşaya sebep olmak veya ekonomiyi sarsmak suretiyle moral gücü kırılgan hale gelen toplumlarda başarı elde edilmiş olur.
İsrail’in siyasi, sosyolojik ve demografik düğüm noktaları bulunmaktadır. 2019’da İsrail'de bir erken seçim oldu. 29 parti seçime katıldı. 9 parti 3,25'lik seçim barajını aştı. İlginçtir ikinci sırada olmasına rağmen faşist ve katil Netenyahu'ya hükümeti kurma görevi verildi. 8,5 milyon nüfuslu İsrail'de bu kadar siyasi parti olması çok ama çok ilginç bir durumdur. Tabi ki bunun İsrail’in sosyolojisi ile doğrudan ilgisi vardır. Bugün İsrail’de ciddi bir Arap nüfus var ve bu nüfusun artış oranı yüzde 3,5 iken Yahudi nüfusun artış oranı yüzde 1,4 civarındadır. Yahudi olarak kabul edilmeyen itilmiş kakılmış Afrika kökenli Museviler de mevcuttur. Ayrıca ikinci dünya savaşı öncesi ve sonrasında Filistin’e taşınan Avrupa ve ABD göçmeni Yahudiler de mevcuttur. Bu manzara radikallerin yanında, liberal, sosyalist ve başka ideolojiye sahip seçmen kitlesi olduğunu gösteriyor. Bu durum İsrail’in yumuşak karnıdır. İsrail’de karıştırılacak, çomak sokulacak fikir, fraksiyon, ayrılıklar aslında ciddi bir ekseriyet ve hassasiyet oluşturmaktadır. Fakat İslam Dünyası bu hassasiyetten yararlanmaktan çok uzaktır. İçimizdeki İsrail ve Yahudi muhipleri ile uğraşmaktan hakiki hasmımıza yönelemiyoruz bir türlü. O değil, biz iç çatışma yaşıyoruz. İsrail konfor içinde keyif çatarken ve adım adım yeni işgallerle topraklarını genişletirken etrafındaki 500 milyonluk coğrafya yıkım yaşıyor. Diğer bir seçim ise 1 Kasım 2022 tarihinde düzenlenen ve 25. Knesset'in 120 yeni üyesini belirlemiş olan seçimlerdir. Seçimin normalde 2026'da yapılması beklenirken 2018-2022 İsrail siyasi krizi sebebiyle erkene alınmıştır. Bu seçime geçen seçimin 1,5 katı kadar siyasi partinin katılması İsrail’deki siyasi istikrarsızlığı ve sosyolojik karışıklığı göstermektedir. Görüldüğü gibi İsrail’in siyaset ve sosyolojisi darmadağınıktır. Bu dağınıklık İsrail’de büyük kaos ve kargaşaya zemin oluşturabilir.
Filistin’in ya Kendi Ordusu Olmalı yada İslam Ülkeleri Tarafından Korunmalıdır
ASSAM Kurucu Genel Başkanı merhum Adnan Tanrıverdi Paşamızın 2009 yılında ifade ettiği: “Filistin halkı, İslâm'ın Gazze’deki Ordusu olduğunu ispat etmiştir. Milleti Müslüman olan Devletler, ya Filistin'i kendi silahlı kuvvetleri ile korumalıdırlar, ya da Filistin için İsrail ile baş edebilecek modern bir silahlı kuvvet oluşturmalıdırlar.” sözü hayata geçirilmiş olsaydı bugün “GAZZE” bir mezarlık haline gelmezdi. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da, Siyonistler ve onların destekçisi tarafından yakılan ateşin ana gayesi “Büyük İsrail” hezeyanıdır. Buna karşı alınacak önlem Ortadoğu (ODBİF) ve Kuzey Afrika (KABİF) ülkeleri milli sınırları değişmeden siyasi, askeri, iktisadi, savunma sanayi, dış politika alanlarında ASSAM’ın önerdiği ASRİKA mihveri İslam Birliği Konfederasyonu altında iki ayrı bölgesel federasyonun kurulmasıdır.
Lübnan, Suriye, Irak ve Libya’da Otorite İğdiş Edildi, Türkiye Bölgede Etkisini Artırarak Emperyalizmin Önünü Kesebilir
ABD ile Türkiye’nin stratejik ortaklığı bitti. Şimdi Türkiye için strateji üretme zamanıdır. PKK’nın kurulması ve Türkiye’ye karşı palazlandırılması, Irak’tan sonra Suriye’de tezgahlanan kirli oyun, Fırat Kalkanı, Bahar Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtı ile bu oyunun Türkiye tarafından bozulması, ABD’nin Türkiye’ye bakış açısını anlamamıza yardımcı oldu. ABD Kasım 2017’de ulusal güvenlik stratejisini açıkladı. Buna göre Rusya ve Çin ABD değerlerine (sömürü) meydan okuyan rakipler iken Mısır ve Suudi Arabistan dost ve müttefik (köle) olarak belirtilmektedir. Bu belgede Türkiye ne dost ne de müttefik olarak yer bulmamıştır. Bu şu anlama geliyor; Türk milleti ve devleti “stratejik kölelikten” azat olmuştur. Bu sayede Türkiye ileri hedeflere yönelebilecektir. Esasen ‘bir şey ya aynıyla ya da sonuçları itibariyle hayırlıdır’. Siyonizm’in jandarması ABD eliyle gerçekleştirilmeye çalışılan bölgesel işgal hareketinde Türkiye’nin Suriye’de bir teröristan kurulmasına engel olmak için gerçekleştirdiği askeri harekatlar ‘Büyük İsrail’ hezeyanını büyük ölçüde büyük kabusa çevirdi. 24 Ağustos 2016 Fırat Kalkanı Harekâtı Türkiye için bir milattır. Tarihteki Ağustoslar gibi. Sadece Türk harp tarihine altın harflerle yazılacak bir milat değil, Türkiye’nin ABD’ye kaptırdığı yularını yeniden geri aldığı bağımsız ve Büyük Türkiye’nin miladıdır. Türkiye’nin Suriye’de gerçekleştirdiği bu hamleler sadece BOP’un kaldırılıp atılması değil, Türkiye’nin bölgedeki etkinliğini de artıracak tarihi öneme sahiptir. Devamı mutlaka getirilmelidir.
Kongre Sonuç Raporunun tamamını okumak için bağlantıya tıklayınız.